Son günlerde şehrimizde yaşanan olaylar, adaletin ve hukukun temel değerlerinin ne denli zayıfladığını bir kez daha gözler önüne serdi. Polis kuvvetlerinin bir dizi bölgeye yaptığı baskınlar, sadece yasa dışı maddelere el koymakla kalmadı, aynı zamanda vatandaşların güvenini de yerle bir etti. Ancak, bu baskınların ardında yatan gerçekler daha da endişe verici.
Baskınların gerçekleştiği bölgelerde yaşayanlar, şaşkınlık ve korku içinde evlerine yapılan müdahalelerin meşruiyetini sorguluyor. Bu baskınların hangi savcı tarafından onaylandığı hâlâ belirsizliğini korurken, gerekçelerin ise hukuki bir dayanağı olup olmadığı tartışma konusu. Açık olan tek şey, bu operasyonların şehirde ciddi bir huzursuzluk yarattığı ve yerel halkın polise olan güvenini kökünden sarstığı.
Baskınlarla doğrudan ilişkisi olmayan diğer müdahalelerde ise polis kuvvetlerinin vatandaşlara yönelik keyfi ve orantısız güç kullanımı dikkat çekiyor. Gereksiz yere elektroşok cihazı (Taser) kullanılarak müdahale edilen masum insanlar, adaletin temsilcileri olması gerekenlerin şiddetinin mağduru olmuş durumda. Polis tarafından hakarete uğrayan, onur kırıcı muamele gören insanlarımız, hukukun değil, zorbalığın hedefi haline gelmiştir.
Dahası, suçlu olduğu bilinen kişilerin sorgulanmadan serbest bırakılması, buna karşın masum insanların hukuksuz bir şekilde sorguya çekilmesi, adalet sistemimizin ne kadar çürüdüğünü apaçık ortaya koymaktadır.
Bunlarla da yetinmeyen polis teşkilatı, şehrin caddelerinde yüksek hızla yapılan PIT manevraları ile sivillerin hayatını tehlikeye atarak, zorbalığın başka bir boyutunu ortaya koymuştur. Kolluk kuvvetleri, vatandaşları korumak yerine, onları korku içinde yaşamaya mahkûm etmektedir.
Yerel halk, polis teşkilatının keyfi uygulamaları karşısında çaresiz kalmış durumda. Bireysel silahlanma, baskın yeme korkusuyla hızla artarken, insanlar silahlarını ucuzdan elden çıkarmaya başladı. Bu durum, şehirdeki sosyal dokunun çözülmesine neden olurken, polise yapılan ihbarların azalması, vatandaşların adaleti kendi elleriyle sağlama yoluna gitmeye başladığını gösteriyor.
Şehrimizdeki bu duruma daha ne kadar göz yumulacak? Hukukun ve adaletin temsilcisi olması gereken polis teşkilatı, ne zaman gerçek sorumluluklarının farkına varacak? Vatandaşların haklarını korumakla görevli olanların, bu denli keyfi ve hukuka aykırı bir şekilde hareket etmesi kabul edilemez. Şehirde yaşanan bu kaotik durum, sadece bir uyarıdır. Eğer gerekli önlemler alınmazsa, adaletin sağlanması mümkün olmayacak ve şehir, hukuk dışı güçlerin kontrolüne teslim olacaktır.